4 Eylül 2009 Cuma

Güngör Özyiğit

Güngör Özyiğit




SES SÖZ ve NEFES
Koruyan, Veren ve Vareden'i




anarak başlayalım evvelâ...

Merhaba ey adına ve hayrına

meleklerin bile secde ettiği

insan merhaba!..



Güngör Özyiğit



AYNALAR NEYİ YANSITIR?!





Aynan bilir misin neden parlak değil?..

Yüzünden tozu pası silinmemiş de ondan...

Mevlânâ





Yıllar önce “Sessiz Flüt” isimli bir film seyretmiştim. Filmde gerçeği arayan bir adam, bir dizi benlik sınavlarından geçtikten sonra, gerçeğin içinde yazılı olduğu kitabın bulunduğu adaya ulaşır. Kitabı alır, içini açar, bir de ne görsün, kitap bir ayna! Bakana, kendini gösteriyor yalnızca.. O zaman gerçeğin gidilecek bir yer değil, insanın içinde ulaşılacak bir hal olduğunu anlar. Ayna, ancak arınmış bir gönlün aynasında gerçeği görebileceğini gösterir ona.



GÜLDÜREN AYNALAR





Lunaparklarda “kahkaha aynaları” vardır. İnsanı enine şişman ve yassı, boyunu upuzun ve sıska gösteren, organları olduğundan büyük, abartılı bir şekilde yansıtan.. Aynaya bakan, gördüğü karşısında kahkahayı koyuverir.. Hem kendinin, hem başkalarının aynalarda çarpıtılıp değişmiş, karikatürize edilmiş görüntülerine bakıp güler. Oysa güldüğü, biraz da her günkü olayların aynasında, insanın gururdan şişirip büyüttüğü, türlü benlik duygularıyla çarpıtıp yamulttuğu kendi kişiliği değil mi?!



İNSAN AYNALAR



İnsan insanın aynasıdır. Yani biz, kendimizi başkalarının gözüyle ve diliyle de görüp değerlendiririz. Öyleyse birbirimize doğruyu çarpıtmadan gösteren aynalar olabilmeliyiz.



Yeni yetişmekte olan yetenekli bir çocuğu aşırı övgülere boğarsak, onu şaşırtabilir, kendini yanlış değerlendirmesine yol açabiliriz. Böylece onu, kendi yeteneğini geliştirmekten, insanları da o yetenekten yararlanmaktan yoksun bırakmış oluruz.



Müziğe çok yetenekli on iki yaşında bir çocuğu Mozart’a getirirler. Mozart, çocuğun piyanosunu dinledikten sonra, ona yetenekli olduğunu, ama çok çalışması gerektiğini söyler. Çevrenin aşırı övgüleriyle başı dönmüş olan çocuk “Mozart amca” der “Senfoni bestelemek istiyorum, bunu nasıl yapabilirim?” Mozart, bunun için henüz çok erken olduğunu, yıllar yılı çalışması, belli bir bilgi birikimine ulaşması gerektiğini belirtir. Çocuk aynı aldırmazlık ve saflıkla sorar: “Fakat Mozart amca, siz ilk senfoninizi sekiz yaşında bestelemişsiniz?” Bunun üzerine Mozart “Ama yavrucuğum, ben kimseye nasıl yapılacağını sormamıştım” diyerek çocuğa haddini bildir.







Mevlânâ “Aynanın saflığını, onun yüzüne karşı söyleyecek olursak, nefesimizden buğulanır, bize, bizi göstermez olur” der. Yine Mevlânâ, bir başka yerde, gerçek aynanın insan gönlü olduğunu belirterek şöyle söyler:







“Aynan bilir misin neden parlak değil

Yüzünden tozu, pası silinmemiş de ondan”







ÖVMEK Mİ? ÖVÜNMEK Mİ?!



Kenan Rüfai’nin yetiştirdiği ışıklı insanlardan biri olan Sâmiha Ayverdi Hanımefendi, benlikten kurtulmanın öyle pek kolay olmadığını söyler. Ve “Benlik devini yenmiş olmanın vehmi, belki de benliğe düşmenin bir çeşidi” der. Sonra da kendi benliğinin ehil bir el tarafından nasıl suçüstü yakalandığını bir güzel anlatır : Günlerden bir gün, Sâmiha Ayverdi’ye, uzaktan bir arkadaşından mektup gelir. Mektupta arkadaşı “Senin Hak Dostu bir hocan varmış, onu bana anlat” der. Sayın Ayverdi, alır kalemi eline, yazar da yazar. Sayfalar dolar taşar. Hocasını anlatmakta bitiremez bir türlü. Tam o günlerde hocası Kenan Bey, talebesi Sâmiha’nın evine şöyle bir uğrar. Bir kenarda duran yazılmış kağıt tomarını görünce “O nedir orada, ver bakayım” der. Sâmiha, kıvançla uzatır sayfaları Hocasına.

Kenan Hoca, sayfaları okudukça canı sıkılır, yüzü asılır, ciddileşir. Ve kağıtları okuyup bitirdikten sonra yırtıp sepete atar. Ve öğrencisinin gözlerinin içine bakarak: “Ben size her şeyden önce küçülmenin erdemini ve gerçek kazancın tevazuda olduğunu öğretmedim mi’?” der. Ve bir ruh doktoru dikkati ile hastalığı teşhis eder: “Yoksa, bunları yazmakla, beni övüp durmakla bak, benim nasıl bir hocam var! diye övünmek mi istiyorsun?!”

Aynalar eğri-doğru her şeyi gösterir. Her şeyi gören göz ise, kendini göremez.

Kendine takılıp, aynalarla oyalanmak mı, yoksa kendinden kurtulup, her şeyi gören göz olmak mı daha güzel?!







Güngör Özyiğit

(İÇİMİZDEKİ KILAVUZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder